24/03/2013

Banka Soygunu Filmleri

Efendim, bir banka soygunu filmi bana korku filmlerinden daha korkunç gelmektedir. Okuduğum bölümle de alakası olmalı ki, paraların çalınmasına asla göz yumamam, her ne kadar çoğu film banka soyguncuların tarafını savunsa da onların gözlerinden filmi çekseler de ben hep bankalardan taraf olurum. İzlerken umarım çalınmaz diye korkuyla beklerim. İşte bu sebepten ötürü banka soygunu filmlerine karşı özel bir ilgim var. Onları daha heyecanla izlemekteyim. Hatta bazen çok endişe duyar, bazen de gözlerimi kapatır bakamam bile. Bu yüzden korku filmlerinden daha korkunçtur, banka soygunu filmleri.

Bu güne kadar izlediğim banka soygunu filmlerini sıralamak isterim. Vaktinizi eğlenerek öldürmek için bir öneri olur. Eğer sizde bu konuya ilgiliyseniz sizinde kesinlikle izlemenizi gerekir. Pişman olmayacağınıza teminat veririm.

İlk olarak listemin başına Dog Day Afternoon Türkçesiyle Köpeklerin Günü adlı filmi yerleştiriyorum. Başrol oyuncusu Al Pacino, neredeyse tek başına oynadığı ve defalarca bıkmadan izlenebilenecek bir başyapıt. Gerçek bir olaydan esinlenmişler. Bankanın kapanmasına yakın başlayarak, gecenin bir vaktine kadar süren olay kendini merakla izlettiriyor. Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 9 popcorn olarak değerlendirdi. 
Dog Day Afternoon 
Inside Man Türkçesiyle İçerideki Adam, gerçek başrol oyuncusu Micheal Owen gerçi Denzel Washington da oynuyor; fakat oynamasa da olurmuş, fazla bir katkısı olmamış açıkcası, Dog Day Afternoon filmini izlemeden önce bu filmi izlemiştim ve benim listemde hep birinci sıradaydı. İkinci desem de bu filmde kesinlikle birinci olmayı hak eden filmlerden; çünkü kusursuz bir şekilde planlanmış banka soygunu var. Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 9 popcorn olarak değerlendirdi. 
Inside Man
Heat Türkçesiyle Büyük Hesaplaşma, başrol oyuncuları Al Pacino ve Robert De Niro, her iki büyük oyuncunun muhteşem bir şekilde sergiledikleri harika bir film. Robert De Niro soyguncu rolünde, Al Pacino ise dedektif. Bu iki adam büyük bir kovalamaca içerisindeler, film boyunca iki kez yüzleşiyorlar. Birincisinde bir cafede harikulade bir sohbet içerisinde, diğerinde ise ikisinden birinin ölmesi gerektirecek bir buluşmada. Film tamamen gerçek mekanlarda çekilmiş, tam olarak 125 mekan, ve Los Angeles'in en işlek caddesi kapatılarak çatışma sahnesi çekilmiş. Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 9 popcorn olarak değerlendirdi. 
Heat

Public Enemies Türkçesiyle Halk Düşmanları, başrol oyuncusu Johnny Deep ve Christian Bale. Johhny Deep'ten ziyade Christian Bale oynuyor diye bu filmi seyretmiştim. Bale'nin rol aldığı her filmi kesinlikle izleyeceğime ant bile içerim. Neyse eski amerikan gangsterler zamanında bankaları çok hızlı soyan ünlü gangster John Dilinger ve çetesini ele alan bir film. Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 9 popcorn olarak değerlendirdi. 
Public Enemies
Point Break Türkçesiyle Kırılma Noktası başrol oyuncusu Matrix serisinden tanıdığımız başrol oyuncumuz Keanu Reeves, Eski Amerikan Başkanlarının maskelerini takarak bankayı soyan bir sörf çetesini yakalamak için çeteye sızar. Banka soygunu olmasına karşın filmin içerisinde muhteşem sportif etkinlikler yer almakta. Hatta kıskandıran derecede, sörf yapıyorlar, paraşutle atlıyor ve dahası... Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 8 popcorn olarak değerlendirdi. 
Point Break
The Town Türkçesiyle Hırsızlar Şehri başrol oyuncusu Ben Affleck, bankayı çok dikkatli ve titiz bir planla soygun gerçekleştirirler. Soygun bittikten sonra bankanın bayan müdürüyle aynı mahallede oturduklarını öğrendikten soygunculardan biri bayanı kontrol amaçlı takip eder ve aşık olur. The Town filmin üzerinde Point Break'in etkisinin şüphesiz çok fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ne de olsa maske kullanmışlar... Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 8 popcorn olarak değerlendirdi. 
The Town

Flypaper Türkçesiyle Çifte Soygun başrol oyuncusu Patrick Dempsey, bankanın kapanış saatine yakın başrol oyuncumuz para bozdurmak için bankaya girer. İki farklı çete aynı anda bankayı soymak için bankaya girer. Bir taraf profesyonel hırsız diğer çete ise beceriksiz... Her iki çete kendi arasında hem kavga ederken hem de bankayı soymaya çalışırlar. Bazı şeylerin acayip şekilde ters gitmesinden dolayı karmaşık bir hal alır... Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 7 popcorn olarak değerlendirdi. 
Flypaper

Don 2 filmi, Hindistan yapımı ve Don filminin 2.filmi olarak çekilmiş bir film. Filmin başrolünde hint sinemasının kral lakaplı oyuncusu Shah Rukh Khan oynuyor. Don serisini baştan izlemenizi öneririm; çünkü filmlerde konu bütünlüğü bulunmakta. Don 2 filminde ise Berlin'de bulunan bankayı kusursuz bir planla soymayı hedefliyorlar. Her an aksiyon dolu sahnesiyle, izleyenleri sürekli olarak ters köşe yapabilecek bir film. Bir kez daha bu seriyi baştan izleyin. Ahmet Alper bu filmi 10 popcorn üzerinden 8 popcorn olarak değerlendirdi. 
Don 2



Listenin devamı gelecek, zamanla da güncellenecektir.


04/12/2012

Beni Sever Misiniz?


Bazen insan hiç tanımadığı birine hayranlık duyabilir ve sevebilir. Benim başıma bir kez gelmişti. Ben bir kez tanımadığım birini sevmiştim. Bu durumu ona söylesem mi diye düşünürken, olumsuz bir cevap yüzünden vazgeçmiştim. Ama ya sonrasında?


… İlk defa gittiğim ve bir daha asla gitmeyeceğim bir mekândaydım. Ben boş olan bir yere, etrafa hâkim olabilecek bir yere kuruldum. Çantamı koyup, oturmanın rahatlığını yaşıyordum. Buraya ulaşabilmek için saatlerce ayakta yolculuk etmiştim. Kapanış saatinden önce geldiğim için mutluydum. Kalabalık yoktu. Ortamda bunaltıcı olmayan bir ısı vardı. Görevlilerin mesai saatinin bitecek olmasından dolayı, yüzlerinde bir rahatlama vardı.

Bu rahatlama tebessüme de dönüşmüş olmalı ki, çok kibar bir şekilde bana seslenildi. “Alper Bey”. Bu tavır karşısında, ben de rahatlamış ve tebessümle sese yönelmişim. Kibar olan ben, daha da kibarlaşmışım. Görevliyle çok hoş ve güzel bir ses tonlamasıyla konuşmuşuz. Bu sırada içeri biri girer. Sade bir karakter… Derin bir çekiciliği olan biri… Bu güzelliği herkesin görebilmesine imkân ve ihtimal yok. Yalnızca benim gibi biri görebilirdi. Onu gördüğüm gibi benimsedim. Onu ben yaptım. Ben o oluverdim.

Onu yalnızca benim görebildiğimi söyledim; çünkü birini sevdiğiniz zaman, başkası onu göremez varsayarız. Öyle de oldu. O anda onu sevmeye başladım. Etrafımdakilerin bundan haberi yoktu. Etrafımda gördüğüm kişilerle hayatımda ilk kez karşılaşmıştım. Bu yüzden onlara bu sevgimden bahsetmeme gerek görmedim. Tıpkı sevdiğimle ilk kez karşılaştığım gibi.

Ancak ben bu etkilenişimi, kendime saklayacak biri değildim. Görevlinin bana dokunmasıyla gözlerimi ondan çevirdim.

“Alper Bey, sanırım daldınız. Beni duymadınız, değil mi?”

“ Affedersiniz, evet duymadım. Lütfen tekrarlar mısınız?”

Görevliyi dinlerken aklım onun nerede olduğundaydı. Görevliye arkamı dönerek ona bakamazdım. Mecburen görevlinin sözünü bitirmesini bekledim. Söz biter ve evrakları doldururum. Artık bakabilirim diye başımı çeviririm ki, yanıma gelmiş. Bir heyecan, bir titreme, bir afallama… Kim olduğunu unutturacak cinsten.

O tıpkı benim gibi bir ses tonuyla görevliye seslendi. Çok şaşırmıştım. Aynı ses tonunu paylaştığımız için. Görevli bu ses tonundan da memnun olmalı ki gülümsedi.

Görevli söze girer: “Buyurunuz hanımefendi.”

O bir şeyler söyler görevliye; lakin duymam. O sırada onun güzelliğini seyretmeye dalmışım. Kimsecikler benim onu izlediğimi görmez.

Görevli: “ Alper Bey’le işleminiz aynı, siz şu evrakları doldurun ve biraz bekleyin.”

Ben bu fırsatı hemen ele geçirip.

“ Yardım ister miydiniz?”

“Hayır.”

Hayır, olamaz vereceği cevap bu olmamalıydı. Evet demeli ve benimle tanışmalıydı; fakat olmadı. Bir anda yüzüm asık bir şekilde önceden oturduğum yerime gittim. Kendime çok kızdım. İçsel bir konuşmaya adım atmıştım. İçimdeki tezatlık uyanmıştı.

“Neden tanımadığın birine yardım edersin ki?”

“İyi de yardım etmedim, hem fırsatını bile vermedi.”

“Ne yani, sen ona yardım ettin diye arkadaş mı olacaktınız?”

“Hem yardım tanıdığım kişilere mi edilir? Sen önce bunu cevapla.”

“Yardım, yardıma ihtiyacı olanlara edilir.”

“Peki, onun ya yardıma muhtacı varsa.”

“Saçmalama tanımadığın birinin yardıma muhtaç olduğunu nereden bilebilirsin.”

“Senin bu sinirin olumsuz cevap almaktan kaynaklanıyor.”

“Evet. Evet deseydi durum çok farklı olurdu ikimiz açısından.”

“Ne olurdu mesela?”

“Mesela yardımdan sonra ne konuşacağım hakkında birbirimizle tartışırdık.”

“Yani ortak noktalarımız olabilir diyorsun.”

“Evet, aynen öyle demek istiyorum; ama bu dediklerim şimdiyi kapsamıyor. İkimiz de ayrı noktalardayız.”

“Peki, şimdi ne olacak?”

“Konu kapanmıştır. Onunla bir daha konuşmayacağım.”

“Sanırım haklısın. Ben de onunla bir daha konuşmayacağım.”



İçsel konuşmamda bir sonuca vardıktan sonra gözlerimi yerden ayırdım. Yere doğru eğik olan başımı kaldırdım. O, görevliyle işlemini bitirmiş olmalı ki yanıma geldi.

“Oturabilir miyim?”

Hayır diyebilirdim. Birkaç saniye duraksadım. Bir şey diyemedim. Hayır demek içimden geçiyor; ancak ona olan o duygularım, azalsa da devam ediyordu. Sorusunu yanıtsız bırakmıştım.

“En iyisi oturayım. Kusura bakmayın. Kötü bir gün geçirdim. İçimdeki bütün nefreti bir hayırda toplayıp atıverdim. İyi ki de atıverdim; çünkü şu an kendimi çok iyi hissediyorum. Üzgünüm; çünkü bu hayır size denk geldi. Sizi kırmak istemezdim. Bilinçli olan bir şey değildi. Yanlışlıkla size söyledim. Sizden özür diliyorum. Az önce de görevliyle bu hatamın üzerine konuştuk. Sizi kırdığımı o da fark etmiş. Tabi bunu bana söylemedi. Ben ona: “Az önceki beyefendinin adı neydi?” diye sordum. Görevli de “Alper” dedi. Ben de galiba Alper Bey’e saygısızlık ettim diye söylendim. O da cevap vermese de beni tasdikledi. Bu durumdan duyduğum utancımı gidermek istiyorum. Özür dilerim Alper…”

“Önemli değil; ama böyle bir açıklama yapmanız gerekmiyordu. Anlam veremedim doğrusu.”

“Yanlış anlamayın; ama bana nasıl baktığınızı gördüm. Yani fark ettim.”

“Anlamadım. Nasıl bakıyor muşum?”

“Sevgiyle”

“Çok mu belirgindi?”

“Hayır, çünkü ben size sevgiyle bakıyordum. Bu yüzden sevgiyle baktığınızı söyledim. Sanırım yanılmamışım siz de benim gibi sevgiyle bakmışsınız.”

“Yani demek istediğiniz...”

“Evet, size sevgiyle baktım.”

“Ama ilk kez karşılaşıyoruz.”

“Evet, ilk kez karşılaşıyoruz. Hem bu soruyu siz cevaplandırın. Neden bana sevgiyle baktınız?”

“Şey sanırım sizden hoşlandım. Sizde olan sevgiyi gördüm. Yalnızca benim görebileceğim bir sevgiyi gördüm.”

“Ne yani şimdi de siz mi beni sevdiğinizi söylüyorsunuz.”

“Aslında ilk konuşmamızda size yönelteceğim bir soru tasarlamıştım.”

“Neymiş o?”

“Beni sever misiniz?”



Ahmet Alper

16.02.2011

 

28/03/2012

Sezai Karakoç Gün Doğmadan Belgeseli

Sezai Karakoç
Sezai Karakoç’un hayatını, mücadelesini ve düşüncesini anlatan Gün Doğmadan belgeselini yayınlıyorum. 

Sezai Karakoç'un defalarca okunması görüşündeyim. Okuyanı her okunuşta farklı düşüncelere bürür. 

Şiirlerinden bazı satırları örnek vermek gerekirse;

yağmurlardan sonra büyürmüş başak  
meyveler sabırla olgunlaşırmış 
bir gün gözlerimin ta içine bak 
anlarsın ölüler niçin yaşarmış... 

Bir başkası ise: ... 

ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı 
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum 
gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın 
ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum 
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum... 


gibi nicelerce satırlarını paylaşmak mümkün.

Bana göre Sezai Karakoç'u  tanımaya başlamak için kesinlikle okunması gereken şiirleri vardır. Bunlar: Mona Rosa, Köşe, Karayılan, İnci Dakikaları, Ötesini Söylemeyeceğim, Ağustos Böceği Bir Meşaledir ...


Gün Doğmadan Belgeseli 110 dakika uzunlukta. Belgeselde birçok değerli kişi Sezai Karakoç hakkındaki görüşlerini de belirtiyor. Belgeseli uygun bir vaktinizde izlemenizi öneririm.

06/10/2011

Steve Jobs Stanford Üniversitesi Mezuniyet Konuşması

Steve Jobs'un Stanford Üniversitesi mezuniyet töreninde yapmış olduğu konuşmayı, Steve Jobs'un öldüğü gün dinledim. Efsane konuşma diye nitelendirilen konuşmada, başından geçen 3 farklı hikayeyi anlatarak mezun olan öğrencilere öğütler veriyor.O videoyu Türkçe alt yazılı olarak izleyebilir ve konuşmanın Türkçe metnini de aşağıda bulabilirsiniz.

Konuşmanın sonunda Aç Kalın, Budala Kalın diyerek sözünü bitiriyor. Burada demek istediği: "Sizi aç kalmanız rahatsız etmiyorsa, aptal kalmanızda rahatsız etmeyecektir."